top of page
Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa

MİSTİK  GEZGİN  KİMDİR ?

Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa
Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa
Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa
Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa

Gezgin, seyahat eden, çok gezen kişi demektir. Gezginlerin  tarihi yerler görmek, yeni yerler görme merakı, macera aramak niyetiyle gezerler. Ama burada sayılanların dışında bir de “ Mistik gezginlervardır. Bunlar herkesin gitmediği yerlere giden,  sadece mistik konular üzerinde bilgi sahibi olmak adına zamanı ve süresi belli olmayan geziler yapan kişilerdir. Tarih, merak, macera v.b. amaçları yoktur. Sadece, aldıkları felsefi eğitimler ve kendilerindeki felsefi bilgiler ışığında, doğanın kendisinden bilgi edinebilme gayreti içindedirler. Burada gerçeklik önemli değildir. Çünkü “gerçek” sadece hakikatin bir anlık görüntüsüdür. Her an değişir. Örneğin, güneşin her sabah istisnasız doğması ve batması bir hakikattir ama anlık değişimin görüntüsü, gerçekliği ifade eder. Aslında gerçek, bir an sonra yalan hale gelmektedir. Bu da gerçeğin yalan, yalanın gerçek olması sonucunu doğurmaktadır.

Hakikatin deneyimlenmesi, akli yollarla tanımlayıp anlamak elbette mümkündür. ancak onunla yaşamanın ve onu anlamanın asıl yolu içe bakış ve sezgilerden geçiyor; tıpkı diğer sanatlarda ve özellikle şiirde olduğu gibi. Gören kendinin farkında olmak, başka bir deyişle gördüğünü gören halini görmek ya da kendini kendine karşı görünür kılmak. Tam bu  noktada beden devreye giriyor. Çünkü, ancak gözün aralığıyla gören ben'i görünür hale getirmek, bedenin kendi varlığının tanığı olmak ya da izleyeni olmak, onun bilincinde olmakla mümkün olabilir.

MİSTİK GEZGİNİN AMACI NEDİR ?

Mistik gezgin esasında bir felsefeci, bir ezoterik kişisi, bir medyum veya psişik konularla uğraşan kişi değildir. Mistik  gezgin, manevi gerçek veya doğa ile doğrudan deneyim, sezgi veya içe bakış yoluyla özdeşleşme veya yeni bir idrak düzeyine varma yoluyla bilgeliğe ulaşma amacındadır.

Bir mistik gezgini ilk etkileyen kendinde biriktirdiği felsefi bilgilerin ışığında hakikatlerin farkındalığını yaşamak, bunların yarattığı durumların yada olayların ilk hallerini “ temaşa” etmek ve bu hazzı deneyimlemektir.

Her insana zevk veren görme eylemi, gezginin hakikate açılan penceresidir artık. Gezgin, tanık olduğu hakikat karşısında kendi içinde ortaya çıkan etkileri ve değerleri keşfetmesi gerekir. Gezginin gözlemi, yaşamın içinde kendi doğasını keşfetmek ve kendinin anlamını bulmaktır.

GEZGİNLİK SÜRECİ

Gezgin bu amacına üç farklı süreçte hazırlanır :

Birincisi, bilgilenme sürecidir. Gerek kendi  yaşamında ona gönderilen farklı insanlar yoluyla edindiği mesajlar ve gerekse kendindeki eksiklikleri giderici felsefi, sanatsal kültür, dini bilgiler v.b. insana ve yaşama dair bilgileri okuyarak  kendi bilgilenmesini sağlar. Bu bilgilenme, onun tüm yaşamı süresince bitmeyen bir şekilde devam  edecektir artık.

İkincisi Algılama. Kuşkusuz kendi bünyesinin dış dünyadan kendisine gelen mesajlara hangi noktada açık ve hazırlıklı olduğunu bilemez; ama algılama çakışlarının, mesajın kendisine ulaşmasından çok sonraları olabileceğini de hesaba katmak lazım. Akıl her bilgiyi, her teması bir yaşam olgusu veya felsefe olgusu olarak ayıklayabildiği gibi, mistisizmden uzak bulduğu mesajları da çok sonraları muhakemenin yardımıyla anlamlandırabilir.

Sonuncu süreç ise tekamül. Yani algılanan “şey”e bağlı bir durumla gezginin kendi bünyesinde yepyeni bir veya daha çok açılım hali.

Mistik gezginlik bir araştırma, bir yap boz meselesidir. Eğer ciddiye alıyorsanız ve zaman gibi

ARAYIŞ VE EVRENSEL KURGU

Mistik Gezginin günceli takip edememe durumu var. Bütün bunlar için kervanı kaçırmayı göze alması şart. Bilgi çağının kümülatif bilgisinden uzak durmayı, buna karşılık üstünde durulup düşünülmüş bilgiyle hemhal olacağını bilmesi lazım. Hayatın kendisi de böyle bir özeni dayatmaz mı zaten? O takdirde, kendimizle ve ötekilerle ilgili soru sorma, sonuca varma ve bunları anlama hakkını elde etmiyor musunuz?

İnsanlar; her dönemde kendi inançlarını birincil hakikat olarak görürler. Hatta kendi kabullerini, duygu ve hayal dünyalarını kendi kurguladıkları ütopyalarında hakikat olarak görürler. Bu konuda Lonesco şöyle demiş ;

MİSTİK ARŞİV BİLGİLERİ

Mistik Gezginin algılama sürecinde söz sahibi etkenlerden biri de, başka felsefecilerin, mistik gezginlerin ne tür yaklaşımlar kullandıkları, ne tip önermeler yaptıkları ve bütün bunlarla biriktirilmiş olan bilgilerdir, mistik arşiv geçmişidir. Bu, birbirinden çok farklı akıl yürütmelerin bir araya gelmesi, gizemli görünen hakikatin tanımlanmasında hayati derecede önemi vardır. İşte bu bilgilerle hemhal olan gezginin bilinmeyen bir olguyu çözümleme sürecinde akıl, neden-sonuç ilişkisini kurma gibi gerçeklik yöntemleriyle en

HAKİKATİN  DENEYİMLENMESİ

MİSTİSİZM  YOLU

Biz insanlar, daima aklın yanında olmayı tercih ediyoruz; bedeni bir tür emir kulu olarak görüyoruz. Halbuki onun bazen aklı sürüklediği, onun yerine devreye girdiği, aklı yönettiği durumlar vardır. Bu durum, akıl-duygular-beden ve enerjiden oluşan dörtlü grubun daha üst seviyesinde, ondan çok farklı bir biçimde işlevi olan bir idrak düzeyidir.

Mistik Gezgin olarak yaşamayı ister yeni seçmiş, isterse bu işte ustalaşmış olsun, şunu bilmeniz lazım : Mistik Gezgin olmak birazda insanın kendisinde doğuştan var olan mistik yeteneklerinin farkında olup bünyesinin emrinden çıkıp doğanın kendine özgü gizemini merak 

GEZGİNİN  İDRAK  SÜRECİ

Bu süreçte tümüyle iç benlik ortamına dayandığından, ortaya çıkan ilk soru, saklı bir halin ifşası  gibidir. Gezginin çözüm sürecinin en cazip yanı, evrenin onun bilgilerine dayanarak onun seviyesinde soruları hazırlaması ve ona sunmasıdır. Belki bu durumda, yanıt hemen ortaya çıkmasa da, çözecek kişiyi kendi kapsamına çekerek, sorunun yanıtı için artık yapması gerekenlerin ortaya çıkarmasını sağlar.

Gezgin bu idrak sürecini tek başına yaşar. Oysa izleyici olarak bakma aşamasını kendisiyle birlikte başka insanlarla ve karmaşık bir etkileşim içinde sürdürür. İlk soru, baktığı bir ayrıntının

Hiç kuşkusuz gezgin doğanın kendisine sunduğu her “şey”le uğraşır; çünkü var olan hakikate karşı akılla bulamadığı soruları vardır. Ancak onun temel dayanağı aklın dışında, hatta ona karşı, ondan öte bir alandır:  “ Saf zihin ”. 

Doğanın ve insan yaşamının kurgulanışını, kabul edilenin ötesinde bambaşka açılardan görmek ve bunlar hakkında kendi tanımını oluşturmak ister. “ Kabul edilenin ötesinde “ ibaresinin dışında  daha derin hakikatleri ” anlamak için çaba gösterir.

Kendine özgü mistik bir süreç kurarak ve buna uygun felsefi ve mistisizm bilgileri edinme kararı veren kişinin yaşam boyu bunu olabildiğince kesintisiz sürdürmesinin tek yolu, çıkacağı bu yolda sorularının çokluğunun, yaygınlığının, derinliğinin, kapsamının farkında olması ve sürekli bir biçimde  din, felsefi, sanat ve gerçeklik ile ilgili bilgi edinme ve eğitim almasına bağlıdır. Çünkü sanatın her kolu ( resim, heykel, klasik müzik, fotoğraf v.b.) insanın içindeki izlerin daha da ortaya çıkarıcı, soruları deşen bir durum yaratırlar. Bunu yaparken soruları düşünce yapınızla neyi, nasıl cevaplayacağınıza karar verirsiniz; bu da sizin yönteminizdir ve sonra yavaş yavaş arşiv bilginiz oluşur.

Asıl önemli olan şu: Soruları belirlerken hepsiyle birden başa çıkabileceğinizi düşünüyorsanız, farkında olmadan ayrıntıları

kaçırarak tümüyle yanlış bir sonuç çıkarma ve yanlış olan bu sonuca inanma ihtimaliniz vardır. İşte bu yolda, en büyük ve

her zaman var olan tehlike budur.

Yolun sonuna geldiğinizde, elinizde kaybedilmiş bir zaman, bir sürü geri alınamaz yanılgılarınız olur. Bunun dışında düşündüğünüz cevapları bulabilmek adına basit sorularla yetiniyorsanız, diğer bir anlatımla bu soruları cevaplarken karşınıza çıkacak olan yeni sorularla uğraşacak kadar cesur değilseniz, yeni düşünce deneyimleri kazanamaz ve kendi yolunuzu açamazsınız.

Çünkü mistik gezginlik ; insanın akla dayanarak, fakat deneyimle edineceği bir üst sezgiyle kendi içinde yarattığı çetrefilli bir yolculuktur.

Hakikati, yaşamın orijinalı olarak kabul edersek, mistik gezgin ile normal insan arasındaki fark da, mistik gezginin hakikati idrak

etmesine bağlıdır.

Eğer gölgenizle bedeniniz arasında ilişkinin devam etmesini istiyorsanız ışığı hiç gözden kaçırmazsınız. Bu da o ışığın peşine bir kere takıldınız ise, artık kendi yaşantınızı sürekli denetim altında tutmanızı da, başınıza gelen her olayı, tanıdığınız her kişiyi farklı ve derin görmenizi sağlayabilir.

BİLGELİĞE  ULAŞMA

KENDİNE  ÖZGÜ  MİSTİK  BİR  SÜREÇ  KURMAK

Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa
Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa
Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa
Mistik Gezgin - Ayhan Balıbaşa

bir derdiniz yoksa; o güne kadar elde ettiğiniz sorularınızın sürekli peşindesinizdir ve bu yüzden içinizde biriken bilgilerin budaklanmasını göze almak zorundasınızdır.

Adını koyduğunuz yada koyamadığınız sorulara özel dikkat göstermeniz, kendinize doğru bir şekilde sormanız gerekir. Bir de bunların cevaplanması var tabii ki.

“ Hem içinde yaşadığımız kültürlerin hem de bedenlerimizin tutsağıyız; bütün bunların ötesinde çok daha derin hakikatler var mı, diye hep arayış içinde olmalıyız.”

İşte bunun gibi arayışlarla yüzünden, taa en başından beri, bir mistik gezginin en temel kaygılarından biri de şu olmuştur: Algılanan “şey” ler arasındaki ilişkiyi hakikate uygun oluşturarak kendi içindeki soruların cevaplanmasını sağlamak. Bu anlamda, içinizde soruyla karşılaştığınız ilk anda, karşınızda duran şey bir boşluk, bir sessizlik alanıdır. İlk koyduğunuz bilgiyle birlikte ne tür bir yanıt aradığınıza yada oluşturacağınıza dair işaretleri elde edersiniz.

Probleminiz de hemen o an başlar. Peşini bırakacak durumda değilsinizdir artık. Gerek bilgi  ve gerekse “şey”ler, gelişigüzel bir şekilde bir arada bulunmazlar. Öğelerinin kendisine uygun olarak etkileşimleri ve doğal ve büyük etkiyi sağlayacak bir “evrensel kurgu”  söz konusudur. Bu evrensel kurgu olarak adlandırdığımız yapıyı görmek için özel bir çaba göstermek gerekir ki, aradığınız “şey”ler öne çıksın. Evrensel kurgu derken,  “doğa”nın ve onun akıcılığını, bütünün içindeki ilişkilerin doğallığı kastedilmektedir. Çünkü mistik gezgin bu kurgu içindeki anlamları sıralayıp kendi öğelerine yüklemeler yaparken kurgunun düzenleme gücünden yararlanır.

Gezginin bu anlamda kısıtlayan bir kural yoktur; daha doğrusu, gezginin en, boy, genişlik, zaman gibi bir boyut sorunu yoktur ama yanıt sorunu vardır. Düşünceleri bünyesine kattığı ve onların hükmü altına girdiği andan itibaren bu sorun başlar. Kendi bünyesinin sınırları dışındaki boşlukla evrensel kurgu içerisinde kendisini tanımlar. Yani diğer bir deyişle, evrenin kurgusunu kendi bünyesine alır. İçindeki boşluk olarak bilinen o soyut ortamda, evrenin bir şemasının benzerini özümser ve onu takip eder. Varlığın düşüncede, yani bir bakıma hiçlik ortamında kendini

göstermesidir bu. Zaten gezginin en büyük meselesi, evrenin kendi içindeki soyut kurguyla hem benzer hem de içli dışlı olmasıdır. Gücünü de buradan alır. Kendi içinde kurguyu dayanak alıp kendine özgü bir varoluş tanımı yaratmaya uğraşır.

büyük zorlukları yaratır. Çünkü düşünce beyinde, beyin de bedende hapistir. Dolayısıyla, düşünce ilk önce aklın himayesi altındadır. İşte tam da bu noktada, düşüncenin boşlukta kurgulanmış paralel evrenin sınırları içerisine taşınması gerekir. Bu zannedildiği kadar kolay bir şey değildir. Varolmanın hafifliğini yaşamanın diğer bir versiyonudur.

Çağımızda kimi insanlar, kendi varlığını ve dünyevi hayatını her şekilde sorgularken, çoğunluğunun bir bitki misali yaşaması ve

ölmesi, hayret verici bir durumdur. Düşünmekten kaçınan bu insanların birbirinden farklı ve çeşitli felsefi metinleri günlük

konuşmalarında kullanması veya sosyal medyada fotoğrafa katkı maddesi olarak eklemesi bir tezatlık örneğidir.

Bu anlamda bir felsefi söz ile kendi dünyasına ışık tutan insan, düşüncenin kendi hayatını daha fazla sorgulamasından rahatsızdır.

Çünkü ego, ona daima konfor temasıyla “keyif” denilen uyuşturucuyu enjekte etmektedir. İster düşünceler yoluyla olsun, isterse

felsefi metin veya atasözleri ile olsun, insanın bulunduğu noktada hayatının amacını radikal  bir şekilde sorgulamalıdır.

ederek bunları öğrenmeyi tercih etmesidir. Mistik gezgin, bu mücadeleyi, kendisi için değer taşıyan biçimler ve kavramlar üzerinde yapar.

Böyle bir yolda ustalık yada en son nokta, hiçbir zaman belli olamayacak bir sonuçtur. Çünkü yanıtlanan her soru, gezgini kendinden sonra yönlendirecek yeni bir konu yaratır. Tabii ki, bu da yeni sorular, yeni bir çalışma demektir. Bu nedenle mistik gezginlik, ender bir bakış açısıyla ayrıcalıklı düşünerek kendini bu boşluğa bırakmak ve daha önce hiç görmediği bir bilinmezin karşısına çıkaracağı yeni sorularla tekrar-tekrar boğuşmanın tadından vazgeçmemeyi göze almaktır. Bütün bu denemeler karşısında başarısızlık pahasına bile olsa ! 

Dünyada olan ve olmayan her “şey”in sorularından bilgi edinmek ve onu idrak etmeyi göze almadan mistik gezgin olunmaz. Çünkü böylelikle yanıtladığı her soruyla, başı-sonu belli olmayan boşluğun içinde, biraz daha ileri gidebilmektir. İşte bu yüzden, hiçbir

zaman “son” diye bir şey yoktur, olamaz da. Sonsuzluğun içindedir artık.

( şekil, renk, koku, ses v.b.) kendi içindeki iz düşümüyle başlar. Başkasının tümüyle normal bulduğu bir çay  bardağına bakarak, saatlerce düşünebilir.

Aslında, kendi içinde oluşan izdüşümünün peşine gitmektedir o saatlerde.

Bu ilişkinin devam etmesi için aradığı yanıtın sorusunu felsefi argümanlara dayanarak düşünsel-duyusal bir kapsam inşa etmesi gerekir. Yani, her ne kadar boşlukta olduğunu düşünse de, o sorunun alanı etrafında bir yer edinmelidir kendine. Yoksa uzaydaki

boşluğa düşen ve yörüngesini yönetemeyen bir duruma düşer ki, bu da onun düşünce iflasıdır.

Yanıt bulma düşüncesi, bir yanıyla insan aklının gizem ve merak ihtiyacına dayanır. Bu anlamda gezgin, bütün yaşamın içinden seçip

ayırdığı bir gerçeği veya hakikati, düşünsel ve duyumsal bilgi ve yetenekleri doğrultusunda, sonsuzluk içerisinde yeniden kendine göre tanımlamayı hedefler. Her ne kadar “hakikat” bir ise de, her insan bu hakikati kendi içinde kendine göre tanımlayarak

kabullenir ve idrak eder.

Mistik Gezgin

Ayhan BALIBAŞA 

bottom of page