GİDİLESİ DURUMLAR
Biri gelse...Hiç görmediğin, bilmediğin şeyleri sana anlatacak biri. O kadar ki, onunla dilediğince sohbet edebilsen. Gülsen, gülsen..
Konuşmasan...
Akşam olsa birazcık ve kimse seni merak etmese. Hiç konuşmasan kimseyle. Yüzünden anlasalar ne yiyeceğini, içeceğini. Gece bastırsa bir yatağa kıvrılsan, güvercinlerin ayak sesleri duyulsa. Camda
yağmur izlerini uzatsa, kısa kısa.
Görünmesen...
Çok güzel bir rüya görsen, huzurlu bir şey. Kalabalık olmayan bir rüya. Uyansan, uyku bittiği zaman
uyansan ama. Doğaya karşı kahvaltı etsen. Yine konuşmasan kimseyle. Kimse de sana bir soru sormasa.
Böyle bir kaç gün geçse... Böyle kaç gün geçse, insan yeniden konuşmayı ister mi? Görünmeyi? Nefesinin sesini duyana kadar beklesen. Yatağa başını koyduğunda, yan dönüp kulağın yastığa dayandığında kalp sesini duyarsın ya kendinin. Öyle kaç gece geçse, yeniden kalkıp kalabalıklara karışmak ister insan? Sorularına yanıt bulmayı?
Kocaman yorganın olsa senin üzerinde, iç organlarına kadar ısınmış olsan. Ellerin de, ayakların da içinde...
Ve içine şöyle bir duygu kaplasa :
Hava bir tuhaf.
Hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada.
Kaçmaya müsait bir bulutluluk.
Benut anlar zaten böyle. Yüzüne bakıp ne içmek istediğini anlayan barmenler gibidir biraz.
Aynı öyleyim işte. Böyle düşünüyorum, bekliyorum. Sanki gelince değişecekmiş gibi. Aptalca bir durum.
Ya da gitmek istiyorum. Önceden bilmeden, tasarlamadan, planlamadan alıp başımı gitmek. Gittiğimde neler yaşayacağımı bilmeden ama kendimi unutamayacağımı bile bile gitmek istiyorum. Yeniden kaçmak. Sonra ordan başka bir yere, ordan da bir başkasına.. Çünkü evde olup da eve çok uzak olmak var burada. Diğer tarafta evsiz olmanın getirdiği tuhaf aidiyet hissi. Doğaya tutunmak. Çünkü şehirde klişe yaşanmışlık yerine, bir taraftan çok az kişinin gerçekleştirebildiği bir eylemdir bu nispeten.
"Nerede akşam, orada sabah"ları yaşamak; hem de bir kere değil, bir daha, bir daha, bir dahasına...
Nehir kenarlarında, köprülerde, köylerde, yaylalarda, sert dağlarda kendine ait bir şeyler aramak.
Aradıklarını kendi içinde bir “şey”leri bulmak, onlara sarılmak. Sonra tekrar "eve dönmek". Geri dönmenin verdiği hüzün. Bulduklarınla birlikte dönmek. Bir daha gitmeyi düşünmek bir yandan.
“Yine görüşmek üzere” diyebilmek ayrıldığın doğaya...
Kimbilir bir daha gelebilecek miyim? diye düşünmek sonunda.